Yıldız Mahkemesi (1881)

Darbe ile indirilen Sultan Abdülaziz, Feriye Sarayı’nda 4 Haziran 1876 günü sakalını düzeltmek için bir makas istemiş, sonra bilekleri kesik vaziyette bir minder üzerinde bulunmuş ve kısa zaman sonra hayatını kaybetmişti. Sâbık sultanın naaşı önce Feriye Karakolu’na götürülmüştü, doktorların incelemesiyle ölüm nedeninin bileklerini keserek intihar olduğu kararına varılmıştı. Bugün bile bu işin intihar mı yoksa cinayet mi olduğu tartışmaları sürmektedir. Mesela Öztuna “Bir Darbenin Anatomisi” adlı kitabında bu işin bir cinayet olduğunu belirtmektedir.Sonrasında tahta geçen V. Murad da akıl sağlığını bozulduğu gerekçesi ile tahttan indirilmiş yerine II. Abdülhamid çıkarılmıştı. Ancak hâlâ hayatta olan V. Murad’ın iyileşme ihtimali ve taraftarları onu tekrar tahta çıkarmak istemekteydi. II. Abdülhamid’in tahta çıktığı sene sabık Sultan Murad ve oğlu Selahaddin Efendi’yi bir vapur ile Avrupa’ya kaçırmak maksadıyla yerli ve yabancı kişilerden oluşan bir heyetin faaliyetleri, hafiyeler tarafından Saray’a bildirildi. Nitekim bu istihbarattan birkaç gün sonra çarşaf giymek suretiyle kadın kılığına girmiş ikisi maliye ve rüsumat kâtiplerinden diğer ikisi de Hristiyanlardan oluşan dört kişilik bir heyet, validesinin isteği üzerine Sultan Murat’a kurşun dökmek için geldiklerini söyleyerek saraya girmek ve eski sultanı kaçırmak istemişlerdi. Ancak bu teşebbüs alınan sıkı önlemler sayesinde başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Olayın akabinde Ali Suavi ve taraftarlarının Çırağan Baskını ve darbe girişimi Sultan’ı büsbütün şüpheci hale getirdi. Bunun da üstüne Temmuz 1878’de Rum Masonlardan Kleanti Skelyeri yanında Aziz bey, Ali Şeffati gibi kişilerin V.Murad’ı kaçırma girişiminin, hatta bazı iddialara göre bu plan ile eş zamanlı 2.Abdülhamid’e de suikast planının son anda bir ihbarla engellenmesi, 2.Abdülhamid’in doğal olarak iyice şüpheciliğinin artmasına neden olmuştur; bu birbiri ardında gelen üç olayın ruh halini ağır şekilde etkilediği de açıktır.

İktidarı tümden ele alan II. Abdülhamid artık tekrar bir darbe,kaçırma teşebbüsü olmaması ve önceki sultanların akıbetine uğramamak ve 1880lere doğru uygulanan tedavilerle kısmen ruhi yönden iyileşmeye başladığı iddia olunan V.Murad’ın tekrar kendi otoritesini riske atmaması için siyasi otoritesini iyice güçlendirmek istiyordu. Sonuçta kendisine muhalif olabilecek kitleyi ortadan kaldırmaya karar verdi. Bu amaçla da Haziran 1881 öncesi gözaltı, ifade alma, yakalama ve tutuklamalar başladı. Midhat Paşa yakalananlar arasındaydı. Yakalanan kişilere yine mahkeme önüne çıkmadan önce ifadeleri öncesi ve sonrasında işkence yapıldığı da iddialar arasındadır.Sonrası Abdülhamid selefi olan amcası Sultan Abdülaziz’in öldürüldüğünden bahisle 27 Haziran – 29 Haziran 1881 tarihleri arasında Yıldız Sarayı’nın bahçesinde bir çadır kurdurdu. Suikast ve cinayetle suçladığı birçok kişiyi yargılattırdı. Ancak bu yargılamalar Abdülaziz’in ölümünün intihar mı cinayet mi olduğunu, cinayetse kimin/kimlerin nasıl işlediğini bulmak için değildi. Bu yargılamalar ile II. Abdülhamid hem saltanatı için tehlike olarak gördüğü kişileri yok etmek hem de V. Murad’ı halkın gözünden düşürerek yeniden tahta çıkarılma ihtimalini ortadan kaldırma peşindeydi.Bu sebeple tarihçi Uzunçarşılı’ya, araştırmacı Yaşar Şahin Anıl’ave o dönemlerde yaşayan Hırisantos adlı bir müellifin yazdığı eleştirilertarihçi Adem Korkmaz’ındüşünceleri doğrultusunda sağlıklı bir yargılamanın yapıldığından söz edilemez. Ama aksi görüşler de bulunmaktadır.[Yine tarihçi Uzunçarşılı’ya göre Midhat Paşa, Yıldız Mahkemesi’nde yargılanan kişilerin en önemlisi Abdülhamid’in en çekindiği, halkın gözünden düşürmek istediği kişiydi.Diğer önemli isimler ise Sultan Abdülaziz döneminin saray yönetiminde aktif rol oynayan Rüştü Paşa, Damat Mahmut Celalettin Paşa, Hayrullah Efendi gibi kişilerdi. Bunların yanı sıra Sultan Abdülaziz’in cinayetiyle ve onun mallarının bir kısmını gasp etme suçlamasıyla yargılanan dönemin mabeyncisi Damat Nuri Paşa da yargılandı. Buna karşın sabık Sultan V. Murad ve annesi Şevkefza Sultan ise zaten hapiste tutulduklarından yargılanmadılar.

Mahkeme kurulunun başkanı Ali Sururî Efendi ve ikinci başkanı ise Rum asıllı Hristo Forides Efendi idi. Feriye Sarayı’nın görevlilerinden Pehlivan Mustafa, Cezayirli Pehlivan Mustafa ve Boyabatlı Pehlivan Hacı Mehmed ile Mâbeynci Fahri Bey, Ali Bey, Necib Bey, Midhat Paşa, Damat Mahmud Celaleddin Paşa ve Damat Nuri Paşa idama; Seyyid Bey ve Albay İzzet Bey de 10 yıl hapse mahkûm edildi. 9 Temmuz 1881 günü toplanan 25 kişilik bir temyiz kurulu tarafından tekrar gözden geçirildi. Bu kurulun üyeleri arasında Gazi Osman Paşa ve Ahmet Cevdet Paşa da vardı. 25 kişi arasından 15 kişi mahkemenin kararının aynen uygulanması, 10 kişi ise cezaların hafifletilmesi yönünde oy kullandı. Böylece onaylanmış olan idam cezalarını II. Abdülhamid, Taif’te çekilmek üzere müebbet hapse çevirdi. Taif’te zor koşullar altında hapis hayatı yaşayan Midhat Paşa ve Damat Mahmud Celaleddin Paşa 8 Mayıs 1884 gecesi muhafızları tarafından boğularak öldürüldüler.Eski şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi de 1898’de gene Taif’te öldü.Nuri Paşa suçsuzluğunu iddia etse de müebbet hapis cezası almaktan kurtulamadı.Bu mahkeme ve özellikle Midhat Paşa’nın ceza alması Ahmet Hamdi Tanpınar tarafından da eleştirildi.Böylece II. Abdülhamid kendisine karşı olan muhalif kitleyi geçici süreliğine bertaraf etmiş oldu.